SON DAKİKA
Ukrayna-Rusya savaşında savaş doktrinlerini değiştirecek yeni bir gelişme yaşandı. Ukrayna’nın kullandığı insansız deniz aracından (SİDA) ateşlenen bir hava savunma füzesi, Karadeniz üzerinde görev yapan Rusya’ya ait U-30 tipi savaş uçağını vurdu. Böylece ilk kez deniz üzerinde görev yapan bir SİDA, doğrudan bir savaş uçağını düşürmüş oldu. Daha önce Ukrayna benzer bir yöntemle Rus helikopterini hedef almıştı; ancak bu olay, sabit kanatlı savaş uçağına karşı başarı elde edilmesi bakımından bir ilk niteliğinde.
Savunma ve denizcilik uzmanı Kozan Selçuk Erkan, süreci değerlendirirken pilotun kaçış manevrası yapmamasının dikkat çekici olduğuna işaret ediyor. Normal şartlarda uçağın bu tür bir tehdidi tespit edip kaçınma manevrası, flare atımı veya tehditten uzaklaşma denemesi yapması beklenirken bunların hiçbirinin görülmemesi, füzenin pilot tarafından algılanmadığı ihtimalini güçlendiriyor. Erkan’a göre Ukrayna, basit görünen ama sonuç üreten bir ekosistem kurdu: Starlink üzerinden kesintisiz uydu bağlantısı, Batı menşeli etkili bir hava savunma füzesi ve doğru zamanda doğru yerde bekleyen SİDA. Bu üç unsur birleşince savaş uçağı düşürülebilecek bir hedefe dönüştü.
Olayın bir başka boyutu ise SİDA’ların artık sadece suüstü veya kıyı hedeflerine değil, hava hedeflerine karşı da kullanılabileceğinin pratikte kanıtlanması. Yani denizde, görece küçük ve tespit edilmesi zor bir platform, uygun sensör ve komuta-kontrol desteğiyle bir hava platformunu devre dışı bırakabiliyor. Bu, özellikle dar deniz alanları, boğazlar ve kritik üs çevrelerinin korunmasında yeni taktiklerin önünü açacak.
Uzmanlar, bu gelişmenin Türkiye açısından da yakından izlenmesi gerektiğini belirtiyor. Çünkü Türkiye’nin elinde hem farklı tonaj ve menzillerde yerli/milli SİDA’lar bulunuyor hem de bu platformlara entegre edilebilecek Hisar, Sungur, Gökdeniz türevi çözümler, İHA/SİHA’larda kullanılan elektro-optik sistemler, millî veri linkleri gibi olgunlaşmış teknolojiler mevcut. Daha önce Türk SİDA’larıyla farklı mühimmatların atış testleri yapılmış, “kuvvet isterse platformu o göreve hazırlarız” açıklamaları kamuoyuna yansımıştı. Bu da, talep geldiği anda Türkiye’nin SİDA+hava savunma füzesini Ukrayna’dakinden daha bütünleşik, daha ağ-merkezli ve daha kapalı devre bir mimariyle ortaya koyabileceği anlamına geliyor.
Türkiye’nin üç tarafının denizlerle çevrili olması, Mavi Vatan doktrininin aktif olarak uygulanması ve çevre denizlerde Rusya, Yunanistan, Suriye gibi hava unsuru güçlü aktörlerin varlığı düşünüldüğünde; düşük görünürlüklü, kıyıdan kontrollü ve gerektiğinde kamikaze profiline geçebilen hava savunmalı SİDA’lar donanma için “çarpan” etkisi yaratabilir. Böyle bir konsept; üs koruması, geçici hava savunma şemsiyesi oluşturma, amfibi birliklere yaklaşan hava tehdidini deniz üstünde karşılama ve kritik gemi gruplarını düşük maliyetli platformlarla katmanlandırma imkânı sunacaktır.
Yorum Paylaş
Yorumlar
Henüz yorum bulunmamaktadır.
İlgili Haberler
Milli hava araçlarına yerli “kalp ve damar sistemi”: Hidrolik sistemlerde kritik yerlileştirme hamlesi
HAVELSAN’dan Döner Kanat Simülatörlerinde Küresel Hamle: ABD’li ART ile Stratejik Ortaklık
Harp Sahasının Yeni Oyuncusu: İnsansız Kamikaze Sualtı Araçları Dönemi Başladı
ASELSAN’dan Avrupa’ya 400 Milyon Doları Aşan Elektronik Harp İhracatı
Avcı İHA TALAY Deniz Testlerine Giriyor: Alçak İrtifada Yeni Güç Çarpanı
Türk Savunma Sanayisinde İHA’ların 2026 Rotası: Seri Üretim ve Yüksek Adetli Siparişler
ABD Ordusu IBCS ile Seyir Füzelerini Başarıyla Önledi: Entegre Hava ve Füze Savunmasında Kritik Test
BAE Systems, CV90 Zırhlı Araçları İçin Saab’ın UTAAS Atış Kontrol Sistemini Seçti