SON DAKİKA
Türkiye’nin milli hava savunma mimarisinin en önemli unsurlarından ikisini HİSAR-A ve HİSAR-O oluşturuyor. Aynı ailenin üyeleri olmalarına rağmen bu iki sistem, görev yaptıkları irtifa, menzil, platform ve korudukları birlik türü açısından birbirinden belirgin şekilde ayrılıyor. Kısaca özetlemek gerekirse; HİSAR-A alçak irtifa/kısa menzil, HİSAR-O ise orta irtifa/orta menzil hava savunma görevini üstleniyor ve birlikte kullanıldıklarında tam bir katmanlı hava savunma kalkanı ortaya çıkıyor.
Öncelikle HİSAR-A, kara birliklerinin ve kritik unsurların yakın hava savunmasını sağlamak amacıyla geliştirildi. Alçak irtifadan gelen savaş uçağı, helikopter, İHA/SİHA, seyir füzesi ve havadan karaya mühimmat gibi tehditlere karşı etkili olacak şekilde tasarlandı. Kısa menzilli ve hızlı reaksiyonlu yapısı sayesinde, cephe hattına yakın konuşlanmış birliklere kalkan görevi görüyor. Zırhlı paletli veya tekerlekli araçlar üzerine entegre edilen HİSAR-A bataryaları, sahada yüksek hareket kabiliyeti ile öne çıkıyor. Sistem; arama radarı, atış kontrol radarı, komuta-kontrol birimi ve dikey fırlatma kabiliyetine sahip füze lançerlerinden oluşuyor.
HİSAR-O ise daha geride, daha geniş bir alanı kapsayan orta irtifa ve orta menzil hava savunma görevine sahip. Görevi, üsler, kritik tesisler, lojistik merkezler ve önemli komuta noktalarını daha uzak mesafelerden gelebilecek tehditlere karşı korumak. Bu nedenle HİSAR-O’nun füze menzili HİSAR-A’ya göre daha uzun, irtifa kapasitesi ise daha yüksek olacak şekilde planlandı. Kamyon şasisi üzerine yerleştirilen lançerler ve radar sistemleri sayesinde daha geniş konuşlanma alanlarına yayılabiliyor ve bir bölgesel hava savunma hattı oluşturuyor.
İki sistem arasındaki en temel farklardan biri menzil ve irtifa değerlerinde ortaya çıkıyor. HİSAR-A, kısa menzilli bir sistem olarak daha çok ön cephe hattına yakın hedeflere odaklanırken; HİSAR-O, daha uzaktan tespit edilen ve daha yüksek irtifada seyreden hedefleri imha edebiliyor. Böylece hava savunma planlamasında HİSAR-A, ilk hattı; HİSAR-O ise bir üst katmanı temsil ediyor. Bu yapı, düşman hedeflerinin birden fazla savunma hattından geçmesini gerektirdiği için, caydırıcılığı ve hayatta kalma ihtimalini ciddi şekilde artırıyor.
Bir diğer önemli fark, sistemlerin konuşlandığı platform ve kullanım tarzı. HİSAR-A genellikle zırhlı muharebe araçları üzerine entegre edilerek yüksek mobilite gerektiren birliklerle birlikte hareket edebiliyor. Bu sayede hareketli birlikler bile hava savunma şemsiyesinin dışına çıkmadan operasyon yapabiliyor. HİSAR-O ise çoğunlukla çok tekerlekli kamyonlar üzerine konuşlandırılan lançerler ve radar sistemleriyle birlikte, daha sabit konuşlanmış üs ve tesislerin çevresinde görev yapıyor. Yani bir anlamda HİSAR-A “saha birliklerinin kalkanı”, HİSAR-O ise “bölgelerin ve üslerin şemsiyesi” olarak öne çıkıyor.
Her iki sistem de modern güdüm teknolojileri ile donatılmış durumda. Hedef tespit ve takibi, elektro-optik sistemler ve radarlar üzerinden gerçekleştirilirken, füzeler uçuşun farklı safhalarında komuta-kontrol unsurlarıyla koordineli çalışıyor. Bu sayede çoklu hedefe aynı anda angajman, hızlı reaksiyon ve zorlu hava koşullarında görev icrası mümkün hale geliyor. HİSAR ailesinin mimarisi, tek başına bağımsız görev yapmaya uygun olduğu kadar, diğer hava savunma unsurlarıyla entegre bir şekilde ağ-merkezli savunma konseptine uyum sağlayacak şekilde tasarlandı.
Stratejik açıdan bakıldığında, HİSAR-A ve HİSAR-O’nun birlikte varlığı, Türkiye’nin “katmanlı hava savunma” konseptinin kara unsurları tarafındaki bel kemiğini oluşturuyor. Üst katmanda SİPER gibi uzun menzilli sistemler devreye girerken, orta katta HİSAR-O, alçak irtifada ise HİSAR-A görev alıyor. Bu yapı, hem cephe hattında savaşan askeri birliklerin hem de ülke içindeki kritik altyapıların aynı anda korunabilmesine imkân tanıyor.