SON DAKİKA
Yerli savunma sanayii, Türkiye ekonomisinin son yıllardaki en güçlü itici güçlerinden biri haline gelerek ülke için stratejik bir kalkınma modeli oluşturdu. Artan üretim kapasitesi, yerli teknolojilerin geliştirilmesi ve ihracat gelirlerindeki belirgin yükseliş, savunma sanayiini yalnızca güvenlik alanında değil, ekonomik büyümenin de merkezinde konumlandırdı. Bu alanın en önemli etkilerinden biri, yüksek katma değerli üretim yapısıyla Türkiye’nin teknoloji bağımsızlığına doğrudan katkı sağlamasıdır. Savunma sanayii; mühendislik, yazılım, elektronik, yapay zekâ, malzeme teknolojileri ve ileri üretim gibi birçok sektörü tetikleyerek geniş bir ekonomik ekosistem oluşturuyor.
2025 itibarıyla savunma sanayii, yerli üretim oranını %80’in üzerine çıkararak dışa bağımlılığı azaltırken, ihracat rakamlarıyla da önemli bir döviz girdisi sağlıyor. Sektördeki 3.500’den fazla firma, yan sanayii oluşumları, Ar-Ge merkezleri ve üniversite–sanayi iş birlikleri, ekonomik değeri geniş halkalara yayan bir yapı oluşturuyor. Üstelik savunma projelerinde geliştirilen teknolojiler; havacılık, otomotiv, enerji, sağlık ve ulaştırma gibi sivil sektörlere aktarılıyor ve böylece “çarpan etkisi” yaratarak ekonominin genel verimliliğini artırıyor. Yüksek nitelikli iş gücü istihdamı, ihracat kilogram değerinin 60 doların üzerine çıkması ve küresel rekabet gücünün artması, yerli savunma sanayiinin ekonomik etkilerini daha da belirgin hale getiriyor. Sonuç olarak yerli savunma sanayii, yalnızca bir güvenlik yatırımı değil, Türkiye’nin büyüme stratejisinin en önemli teknolojik ve ekonomik taşıyıcılarından biri olarak konumlanıyor.