SON DAKİKA
Küresel tehdit analizi, devletlerin ve toplumların karşı karşıya kaldığı riskleri tek tek değil, birbirini tetikleyen bir sistem olarak okuma ihtiyacından doğar. Bugünün dünyasında tehditler yalnızca “savaş” başlığı altında toplanmıyor; jeopolitik gerilimler, dezenformasyon, siber saldırılar, ekonomik kırılganlıklar ve iklim kaynaklı şoklar aynı anda gündeme geliyor. Bu nedenle güvenlik kavramı, sınırları korumanın ötesine geçerek enerji arzı, gıda tedariki, kritik altyapılar ve toplumsal dayanıklılık gibi alanları da kapsayan çok daha geniş bir çerçeveye dönüşüyor.
Daha teknik açıdan bakıldığında, küresel tehditler üç ana eksende yoğunlaşıyor: (1) Sert güç rekabeti ve bölgesel çatışmalar, (2) teknoloji tabanlı güvenlik riskleri, (3) ekonomik ve çevresel kırılganlıkların zincir etkisi. 2024’te küresel askerî harcamaların rekor seviyelere yükselmesi, caydırıcılık arayışının ve silahlanma baskısının arttığını gösteren önemli bir işaret olarak okunuyor.Teknoloji tarafında ise siber operasyonlar, kritik altyapılara yönelik saldırılar ve algı yönetimi/dezenformasyon klasik tehditlerin “çarpan etkisi” haline geliyor. Ekonomik cephede tedarik zinciri kırılmaları, emtia fiyat şokları ve finansal koşullarda sıkılaşma gibi dinamikler, jeopolitik risklerle birleştiğinde daha hızlı yayılabilen krizler üretiyor. Bu bütün resimde devletlerin başarısı; yalnızca askerî güçle değil, erken uyarı, stratejik iletişim, çok katmanlı savunma, ittifak yönetimi ve kurumlar arası koordinasyon kapasitesiyle ölçülüyor.