SON DAKİKA
Havacılık dünyasında turbojet motoru, havayı alıp sıkıştıran, yakıtı yakarak yüksek hızlı egzoz akımı üreten ve bu akımı nozuldan atarak doğrudan itiş sağlayan en yalın jet motoru tipidir. Haber dilinde söyleyelim: Hızın manşeti turbojette atılır; çünkü yapı basittir, yüksek hızlarda verim artar ve bakım-akış şeması nettir. Temel bileşenler giriş (intake), kompresör, yanma odası, türbin ve nozuldan oluşur. Kompresör havayı sıkıştırır, yanma odasında yakıtla karışıp alev alır, türbin bu enerjinin bir kısmıyla kompresörü döndürür, kalan enerji nozulda itişe dönüşür. Sonuç: ses ötesi hızlara uygun, saf ve lineer bir itiş karakteri.
Tarih sahnesinde turbojetin yükselişi hızlı oldu. 1930’larda Frank Whittle ve Hans von Ohain’in öncü çalışmalarıyla çizilen yol, 27 Ağustos 1939’da Heinkel He 178’in ilk jet uçuşuyla göğe taşındı. “Turbojet, basitlik ile hızın kesiştiği noktadır” dersek abartmış olmayız; nitekim sürat, irtifa ve seyir istendiğinde turbojetlerin imzası belirgindir. Askerî önleyiciler, seyir füzeleri ve bazı araştırma platformları hâlâ bu net itiş profilinden yararlanır.
Peki neden her uçakta turbojet yok? Çünkü düşük ve orta hızlarda yakıt tüketimi diğer seçeneklere (özellikle turbofan) göre daha yüksektir. Bu yüzden ticari havayolları turbofan tercih eder; bypass akımı sayesinde daha sessiz ve ekonomik uçuş sağlarlar. Yine de basit mekanik yapı, yüksek irtifada performans, kompakt boyut gibi artılar, turbojeti belirli görevlerde vazgeçilmez kılar.
Özetle: Turbojet, hava-gaz akışını en doğrudan itişe çeviren, yüksek hız odaklı bir jet motorudur.
Avantajları: Basitlik, kompaktlık, çok yüksek hızlarda verim ve keskin ivmelenme.
Dezavantajları: Düşük/orta hızda yakıt tüketimi ve gürültü. Seçim, görevin gerektirdiği hız-zaman menzilinde yapılır; doğru profile doğru motor eşleştiğinde, turbojet hâlâ oyunun en hızlısıdır.